Zonguldak Mutlu Son Masaj Hizmeti

Zonguldak Mutlu Son

Nevresimini tekmeledi; yatağında yan döndü. Çalar saatinin kıpkırmızı parlayan göstergesi 02:51’Zonguldak Mutlu Son  i gösteriyordu. Harry’nin son iki sorusu kendisi içindi. Eğer sonunda hep kırılan senin kalbin olacaksa bu kadar ruhuna haiz çıkmak neden? Ve ondan nefret eden bir sistem için değer mi? Ayaklarım yere indirdi ve mutfak lavabosunun üzerindeki dolaba baktı.

Musluktan bir bardağa ağzına kadar su doldurdu ve çatal bıçak çekmecesini açtı. İçinden film kutusunu çıkardı ve içindekileri avucuna döktü. Bir tanesi onu uyutmaya yeterdi. Bir bardak Jim Beam ile iki tane birden alırsa onu uçurmaya yeterdi. Üç ve daha fazlası kim bilir ne neticelar doğururdu. Harry ağzını açtı ve üç tableti ılık suyla mideye yolladı. Sonrasında salona geçti ve The Conversation’da 11 gece otobüste giderken Gene Hackman’i gördükten sonra satın aldığı Duke Ellington plağını koydu ve Harry’nin o zamana kadar duyduğu en yalnız ve kırılgan piyano notalarını dinlemeye başladı. Sallanan koltuğa oturdu. “Ben sadece bir yöntem biliyorum, ” demişti Øystein. Harry baştan başladı. Sualtı’ndan sendeleyerek Ullevålsveien’deki adrese gittiği günden itibaren. Cuma.

Zonguldak Mutlu Son

Cuma. Sannergata. Çarşamba. Cari Berner. Pazartesi. Üç hanım. Kopan üç parmak. Sol el. İlk olarak işaret parmağı, sonra orta parmak ve son olarak yüzük parmağı. Üç yer. Kalabalık yerlerde, komşuların olduğu yerler. Aile yok. Geçen yüzyılın başlarından kalma bir bina, diğeri otuzlardan, sonuncusu kırklı yıllardan kalma bir ofis binası. Asansörler. Asansör kapılarında kat numaralarını görebiliyordu. Skarre Oslo ve yöreındaki özel kuryelerle konuşmuştu. Bisiklet ekipmanları ve sarı gömlek konusunda yardımcı olamamışlardı.

Fakat bir sigorta anlaşması sayesinde son altı ay içinde kuryelerin kullandığı tarzda pahalı bisiklet alan her insanın adını öğrenmişlerdi. Yaklaşan uyuşmayı şimdiden hissedebiliyordu. Koltuğun üzerindeki kaba yünlü kumaş çıplak baldırlarını ve kaba etine batıyordu. Kurbanlar: Camilla, bir reklam ajansında metin yazarı, bekâr, 28 yaşında, esmer, hafif toplu; Lisbeth, şarkıcı, evli, 33 yaşlarında, kumral, zayıf; Barbara, resepsiyon görevlisi, 28 yaşında, ailesiyle yaşıyor, normal sarı saçlı. Her üçü de mükemmel olmasa bile oldukça çekici kadınlardı. Cinayet saatleri. Lisbeth’in kaçırıldığı an öldürüldüğünü varsayacak olursak hepsi de hafta içi. Öğleden sonra, mesai saati bitiminden sonra. Duke Ellington hızlı çalıyordu. Sanki kafasına bir sürü nota sıkıştırmış gibi. Şimdi ise neredeyse durmuştu.